Fransız Kızları Bir Başka

Antalya’dan selamlar. Ben Volkan, 25 yaşındayım, bekarım. Asker arkadaşımla Antalya Belek’te 5 yıldızlı otellerin karşısında yabancı turistlere yönelik Cafe-Bar işletiyoruz. Antalya’da Turistik bölgelerde çalışanlar bilir, Türkiye’ye sikişmeye gelen Alman, İngiliz, Fransız karı kızların çoğu Cafelere, Barlara düşer. Biz de karı kız düştü mü affetmeyiz, ortağımla birlikte sikeriz.

O hafta, ülke geneli olarak tüm Franzız mallarını boykot etme kararı alınmasından sonra, biz de Barda daha önce sattığımız ne kadar Fransız malı alkollü ve alkolsüz içecek varsa, alış ve satışına son verdik. Boykot kararının üstünden birkaç gün geçmişti, gece saat 23:00 gibi bizim Cafe-Barın önüne bir taksi durdu. Taksiciyi tanıyorduk, bize arada sırada paralı müşteri getiriyordu, karşılığında biz de taksicinin yeyip içtiklerinden ücret almıyorduk. Neyse, orta yaşlarda Fransız karı koca, bir de yetişkin kızları taksiden indiler, girdiler içeriye, Şark köşesine minderlere oturdular. Taksici de bara oturdu, Fransız aileyle bugün özel Finike, Demre, Myra ve Kekova turu yaptığını, dönüşte de kuyumcuya falan uğradıklarını ve şimdi de otellerine girmeden önce birşeyler içmek istediklerini söyleyip, çok zengin olduklarını ve gittikleri yerlerde bolca para harcadıklarını, bol bol bahşiş bıraktıklarını anlattı.

Biz taksiciden tiyöyü aldık ve Fransız ailenin masasıyla daha özel ilgilenmeye başladık. Daha onlar sipariş vermeden masalarını aperatiflerle, mezelerle ve çerezlerle donattık. Ne içmek istediklerini sorduğumda, Fransızların o meşhur Şaraplarından büyük bir şişe açmamı istediler. Üzgün olduğumu, boykottan dolayı artık Fransız malı satmadığımızı, istedikleri başka bir içecek varsa getirebileceğimi söyledim. Adam şaşırdı ve boykotun nedenini sordu. Tatilde oldukları için Fransız mallarına uygulanan boykottan falan haberleri yoktu. Kısaca özetleyip anlattım. Adam beni dinledikten sonra, aslında bu meselenin Fransa’yı hiç mi hiç ilgilendirmemesi gerektiğini, Fransız vatandaşı oldukları için utanç duyduklarını söyleyip, üzgün olduklarını belirtti. Tüm Fransızların öyle olmadığını söyleyerek, başka ne içki tavsiye edeceğimi sordu. Ben de ona hiç Rakı içip içmediklerini sordum. Rakıyı duyduklarını, fakat hiç denemediklerini söyleyip, bir büyük şişe Rakı sipariş verdiler…

Derhal Rakı sofrasını donattım. Adamın karısı Rakının nasıl içildiğini falan sorunca, ilk defa içtikleri için biraz sert gelebileceğini, suyla karıştırıp içmelerini tavsiye ettim. Karısı ve kızı suyla karıştırırken, adam susuz içmekte ısrar etti. Bardaklarını istedikleri gibi doldurdum, “Afiyet olsun!” dedim, tam yanlarından ayrılacakken, karısı benim de onlarla kadeh kaldırmamı istedi. “Eh hadi içeyim bari…” diyerek karısının yanına oturdum ve ortağıma seslenip bardak istedim. Ortağım bardak getirdiğinde onlara ortağımı da tanıştırdım. Bu arada dikkatimi çekti, adamın kızı ortağıma yiyecek gibi bakıyordu. Ortak tekrar bara taksicinin yanına gitti, biz de bardakları kaldırıp, onlara öğrettiğim gibi, “Şerefe!” dedik…

Adam fondip yapmıştı. Dilim döndüğünce yavaş içmesini, bu meretin şişede durduğu gibi durmadığını söyledim. Adamsa, tekrar doldurmamı istedi. Benden günah gitti deyip doldurdum. Hem sohbet ediyorduk, hem de durmadan “Şerefe!” deyip kadeh kaldırıyorduk. Adamın 3. kadehi, karısıyla kızının 2. kadehi bittiğinde, adam taksiciyle ortağımın da bize katılması için çağırdı. Taksici geldi adamın yanına oturdu, ortağım da hesap isteyen son müşterileri uğurlamakla meşguldu. O son masa da hesabı ödeyip gidince, ortağım da bize katıldı. Çoğunu adamın içtiği bir büyük Rakı bittiğinde, adam ortağımdan bir büyük şişe rakı daha getirmesini istedi…

İkinci büyüğü içmeye başladığımızda, tecrübelerime dayanarak artık bu işin sikişle sonuçlanacağını anlamıştım. Çünkü resmen kimin eli kimin cebindeydi. Adam taksicinin bıyıklarına iltifatlar yağdırmaya başlamış, kaslarının çok sert olduğunu söyleyerek, taksicinin pazularını yokluyordu. Ben de yanımda oturan karısının bacaklarını okşarken, ortağım da kızın arkasına elini atmış, kızın belinin ordan görünen tangasıyla oynuyordu…

Ben bir ara çerezleri tazelemek için kalktım, gelmeden kapıları kilitleyip, diğer ışıkları da söndürüp geldim. Geldiğimde kızla ortağım Tuvalete gitmişlerdi. Karısı bana, “Başım dönmeye başladı, beni biraz temiz havaya çıkarır mısın?” dedi. Adama baktım, elleri taksicinin bacaklarında, sikine yakın yerlerde geziyordu. Karısını kollarından tutup kaldırdım ve beline sarılarak dükkanın arkasındaki bahçeye gitmek üzere ayrıldık. Arka bahçeye tuvaletin yan tarafından geçiliyordu. Geçerken benim beklediğim manzarayla karşılaştık, ortağım kızı duvara yaslamış öpüşüyorlardı ve bir eli kızın göğüslerini yoğururken, diğer eliyle de tangasını dizlerine kadar indirmiş, amını kurcalıyordu…

Tabii benim gördüğümü kızın annesi de gördü ve gülerek kolumdan çekti, devam etmemizi istedi. Bahçeye çıktığımızda ise hemen dudaklarıma yapıştı. Ben de karıyı ağaca yaslayıp, aynen ortağımın yaptığı gibi göğüsleri ve amıyla ilgilenmeye başladım. Bahçede uzun bir süre yiyiştikten sonra, karı bana daha rahat bir yer olup olmadığını sordu. “Kocan merak etmez mi?” dediğimde, karı kahkahayı bastı, “Kocam mı merak edecek? Kocam sabahtan beri taksicinin yarağını yiyebilmek için can atıyor!” dedi. Dükkanın arkasında, içinde iki çekyatın olduğu bir odamız vardı, oraya gidebileceğimizi söylediğimde, “Tamam, gidelim!” dedi…

Karıyla odaya gidip kapıyı açtığımızda, karının kızıyla ortağım odadaydılar. İkisi de çırılçıplak yatakta, ortağım altta, kız üstte yarağın üstünde hopluyordu. Rahat sikişsinler diye ben kapıyı kapatıp tekrar bahçeye çıkmak istedim, ama karı kolumdan tutup içeriye sürükledi. Ben de artık, “Kolay gelsin ortak, beline kuvvet!” deyip karıyla diğer yatağa geçtik. Hiç öpüşmeyle falan vakit kaybetmeden hemen soyunduk ve sikişmeye başladık. Yaklaşık 10-15 dakika sikiştikten sonra ortağımla yer değiştirdik. Bu sefer ben kızı sikerken, ortağım da annesine kayıyordu. Ortağımla daha önceden de birkaç kez iki karıyı aynı anda siktiğimiz olmuştu, ama anne kızı ilk defa sikiyorduk…

Dördümüz de birer kez orgazm olduktan sonra sigara molası verdik. O arada ben merak ettim Şark köşesine bakmaya gittim. Harbiden de taksici bizim Mösyö’yü minderlerin üzerine domaltmış, kısa ama kalın yarağıyla adamın götüne habire pompalıyor, adam da gırtlaklanan dana gibi böğürüyordu. Hayatımda ilk defa sikilen bir erkek görüyordum. Onları izlerken sikimin sertleştiğini ve kazık gibi olduğunu hissettim. Sikimi sallaya sallaya yanlarına gittim ve taksiciye, “Kolay gelsin usta!” dedim. Taksici sesimi duyunca birden irkilerek duraksadı, başını çevirip beni de dal taşak çıplak görünce rahatladı ve “Sağol patron! Gel sen de ağzına ver ibnenin!” deyip adamın götünü sikmeye devam etti. Ben de geçtim adamın ağzına verdim. Bizim Mösyö altın bulmuş gibi saldırdı yarağıma, koparacak gibi emiyordu…

Çok geçmeden taksicinin hareketleri yavaşladı, boşalmak üzereydi. Taksiciye, “Sakın götüne boşalma ibnenin, ben de sikeceğim daha!” dedim. Taksici son anda çıkardı yarağını adamın götünden ve sırtına boşaldı. Taksiciye arkadaki odaya gitmesini, orda kendisini bir sürprizin beklediğini, ortağımı yanıma göndermesini söyledim. Ortağımın ibne de siktiğini biliyordum, ama benim için ilk olacaktı. Taksici peçeteyle sikini silerek odaya gitti, ortağımı yanıma gönderdi. Ortağım geldiğinde ben adamın götünü sikmeye başlamıştım bile. Ortağım da ibnenin ağzına verdi. Ortağımla dönüşümlü yer değiştire değiştire siktik perişan ettik ibneyi. Adamla işimiz bittiğinde Şark köşesinde sızdı kaldı, biz de adamın üstünü başını giydirip üstüne bir battaniye örttük ve diğerlerin yanına gittik…

Taksici kızı domaltmış, bağırta bağırta götten sikerken, kızın annesi de yanlarına yatmış kendi amını parmaklıyordu. Ortağımla da ben kızın annesini diğer yatağa alıp tost yaptık. Taksici kızın götünü siktikten sonra, “Patron ben gideyim artık, karım evde meraklanmıştır şimdi! Sonra benim Taksi ücretini de alırsanız sevinirim!” dedi. Taksiciyi uğurlayıp anne kızla tekrar daldık yatağa. Sabaha kadar uyumadık sikiştik tabii…

Sabah dördümüz duşlarımızı alıp giyindik, mükellef bir kahvaltı yaptık ve adamın uyanmasını bekledik. Adam öğleye doğru uyandığında ne kadarını hatırlıyordu bilmiyorum, ama neşesi gayet yerindeydi. Akşamki hesabı ve taksi ücretini, bahşişlerimizi de bonkörce bıraktıktan sonra, onları artık kendi arabamızla otellerine bıraktık 🙂